2 Şubat 2013 Cumartesi

Modern Yaratılış ve Uyum



Modern Yaratılış ve Uyum

''Parfüm cennetten bir soluktur.” Victor Hugo.

Hugo'nun da dediği gibi koku dünyaya ayak basarken cennette yürüdüğünüze inandırır sizi. Fakat size bunu yaptıran şey her kombinasyonda mümkün olmayacaktır. Bir resmin perspektifi, bir müziğin ahengi kadar uyumlu olmalıdır moleküllerin dansı. Ancak o zaman bir duyu, sizi dipsiz bir kuyudan çekebilir ve yeryüzünden göğe erdirebilir.

Öyleyse bir parfümü yapabilmek, onun içeriğini elde etmek ve kusursuz bir koku çorbası yapabilmek nasıl gerçekleşebilir?

Oluşum

İnsanlık tarihinin başlangıcında (Antik Çağ olarak da adlandırılabilir) parfüm - o zaman ki adı ile per fumum (buharla) - güneş tanrıçası Ra'ya adak olarak adandı. 1370 yılında, kokulu yağlardan ve alkolden üretilen, ilk modern parfüm ve klasik afrodizyak olarak adlandırılmış ''Macaristan Suyu'' tarihteki yerini aldı.

1500 yılında Avrupa'da ilk damıtmacılık el kitabı yayınlandı. Baktığımızda parfüm, tarihte sürekli ve olumlu yönde bir gelişim göstermiştir. Önceleri cenaze törenlerinde, Tanrı ritüellerinde kullanılan parfüm daha sonraları medeniyet simgesi halini almıştır. İnsanların daha iyi kokuyu istemesi, her zaman en iyiyi istemesi üzerine birçok koku molekülü keşfedilmiş, birçok yöntem geliştirilmiştir.


İlk olarak parfümler koku uyumlarına göre “Parfüm Aileleri”ne ayrılmıştır. Bu olayı kategorize eden ilk isimlerden biri Aristoteles'tir. Aristoteles kokuları 6 farklı gruba ayırmıştır. Bunlar: tatlı, ekşi, keskin, yağlı, acı ve pis idi. Yıllar geçtikçe keşfedilen koku moleküllerinin bazılarının Aristoteles'in kategorize ettiği gruba dahil olamayacağı anlaşılınca 1900'lerde Fransız parfümcüler daha geniş ve tam kapsamlı bir parfüm ailesi kategorize ettiler. Bunlar: tek çiçek, çiçek buket, turunçgiller ve meyve, amber, ağaç, deri, fougére ve şipre idi. Parfüm işi 1945'ten sonra büyüdüğünde ve parfüm formülleri çok karmaşıklaştığında, bu kategorilerin biraz modası geçti. Yeniden bir sınıflandırma ve modernleştirilmeye ihtiyaç duyuldu.

Yeni kategoriler şöyle oldu: çiçek, oryantal, meyve, yeşillik, amber/ağaç, okyanus/ozon. Bu kategori günümüzde herkes tarafından kabul edilmese de en geçerli koku ailesi sınıflandırması olarak adlandırılmaktadır.

Gelelim parfümün oluşumuna...

Parfüm yapımını bir gemici düğümüyle özdeşleştirirsek; insanın bir düğüm diyerek hafife aldığı ancak kendine has metotları olan ve aslında çözülmesi hiç kolay olmayan bir paradokstur. Gemici düğümü  birkaç basit ipten; parfüm ise, belki klasikleşmiş birkaç esanstan meydana gelir. Ancak bu esans karmasını bir karmaşa ve paradoksa dönüştüren sır notasıdır. Bir koku notayla süslendiğinde koku ve notanın harmanı artık ayrışamayacak bir bileşime dönüşür. Onları birbirinden ayırmak şekerden çayı ayrıştırmak kadar imkansızlaşacaktır.


Bildiğimiz gibi parfüm 3 temel notadan oluşur: Temel nota, kalp nota ve dip nota.

Temel nota; parfümün sahibine verdiği ilk izlenimdir. Nasıl ki iki insan birbirini tanıdıkça ilk görüşteki heyecanı hissetmezse, parfüm sahibi de bu temel notayı asla ilk anki gibi algılayamayacaktır. Öyle ki temel notada çok uçucu notalar kullanılmaktadır.(bergamot, limon, lavanta..)

Kalp notası: Esansın karakterini yansıtan kısmıdır. Yani çiftlerin birbirinin karakterini özümseme aşamasıdır. Parfümün yaklaşık %30'luk bölümünü oluşturur. Burada temel notayla uyumlu ve daha kalıcı koku notaları kullanılır. (kekik, ıtır, turunç çiçeği...)

Dip nota: Algıda daima tutulur. Vücudu en son terk eden zerredir. Bir parfümün başarısındaki son sözü söyler. İlişki yaşayan iki insanın hatırladığı en güzel anılardır denebilir.

Çözünürlük ve uyumlarına göre esanslar sırasıyla harflendirilir ve parfüm harmanlanmaya başlar. Parfüm yapımı için teknik bilginin yanında adeta bir koku gurmesi olmak gerekir. Eski zamanlarda bir parfüm oluşturmak parfümcülerin neredeyse bir yılını alırdı. Laboratuarlarına girip, dolaplarındaki yüzlerce esansı özümser, kafalarında bu esansları notalarıyla süsler ve bestelerdi. Ve istediği tınıyı tutturana dek deneme yanılma yöntemi ile çalışırlardı.


Günümüzde tabii ki bu işlemler artık daha kolay. Fakat kolaylığın ve teknolojinin gelişmesinin getirdiği en önemli sonuçlardan biri doğallığın yok olması. 20. yüzyılın başlarında hammaddelerin azalması ve bunun sonucunda fiyatların yükselmesi parfümün ticari ve ekonomik başarısını neredeyse bitirme noktasına getirmişti. Bu gelişmelerden sonra parfümcüler sentetik koku molekülleri elde etmeye çalıştılar. Tabiki herkes aynı fikirde değildi. Doğallıktan yana olan ve koku moleküllerinin asla taklit edilemeyeceğini savunanların sayısı çok fazlaydı. Ama zamanla onlar da bu gelişmeye ayak uydurdular.

Eskiden koku molekülleri 4 temel biçimde elde edilirdi:

-Enfleurage: Cam tabakalar üzerine sürülen hayvansal yağların, çiçek özlerini çekmesi, adeta emmesi ile gerçekleştirilen bir yöntem. Fakat günümüzde kullanılmayacak derecede pahalıya mal olacağından bu yöntem çağ dışı kalmıştır.

-Mazeration: Enfleurage' a yakın bir yöntemdir. Ancak bu yöntemde bitki parçaları incecik kıyılarak kızgın yağın içerisine konur. Daha sonra elde edilen kokulu yağ alkol ile yıkanırdı. Fakat bu yöntem de günümüzde çok fazla kullanılmamaktadır.

-Expression: En basit hammadde elde etme yöntemidir. Bu yöntemde bitkisel yağlar mekanik olarak sıkma yoluyla elde edilir. Günümüzde bazı çevreler tarafından hala kullanıldığı söylense de hammadde pahalılığından dolayı bu yöntemin de çok fazla bir geçerliliği yoktur.

-Destillation: Çiçekler, yapraklar, ağaçlar su dolu bir bakır imbiğin içine atılır. Isıtılan su buharlaşır ve bitki esanslarını da çeker. Daha sonra buharın soğutulması ile kokulu yağlar elde edilir.

İmbikten elde edilen kokuların tarihi 19.yy'ın 30'lu yıllarında son buluyor. 1835 yılında Alman Kimyager Eilhard Mitscherlich, netrobenzolü buluyor. Kısa süre sonra da Liebig ve Wöhler, acı bademyağını taklit eden ve parfüm endüstrisi için önemli bir madde olan benzaldehidi buldular. Çiçek kokularında ise durum bambaşkaydı. Zambak sümbül ve hiç bir kopyaya uymayan, hiç bir benzerliğe tahammülü olmayan ve bu tür şeyleri adeta reddettiği savunulan yasemin çiçeği parfümlerini doğal yollardan üretmek  niceliksel eksiklik nedeniyle olanaksızdı. Böyle durumlarda kimya adeta doğanın ebesi görevini üstlenmişti. 1898'de  süsen ve menekşe soluklu İonon'u keşfeden Tilamnn ve Kruger parfüm endüstrisinde adeta bir devrim yapmışlardır. İonon sayesinde Piver'in Violetta Vera'sı ve Coty'nin Origan'ı gibi büyük parfümleri üretme olanağı doğdu. Sentetik koku molekülü üretimi bu yıllardan sonra adeta bir çığ gibi büyüdü.


Günümüzde gaz kromotografisi adlı yöntem ile koku maddesi karışımlarını en ufak yapıtaşlarına ayırmak mümkün. Tabiki bu işin uzmanları sayesinde. Söz konusu aygıt, analiz sonuçlarını, üzerinde ateş çizgilerini andıran simgeler bulunan bir şerit halinde vermektedir. Bu işaretleri ancak konun uzmanı kimyagerler okuyabiliyor. Koku maddesi elde etmede atılan bu ileri adımlara karşın bir parfümü en ince ayrıntısına kadar analiz etmek günümüzde bile pek olası değildir. Yapay olan, doğal olana bugünlerde oldukça kusursuz bir şekilde yaklaşabiliyor. Ancak doğayı birebir taklit edemiyor. İçlerinde hala biraz doğal madde bulunan parfümleri ayırt edilebilirliklerini, başka şeylerin yanı sıra, bulunması günümüzde neredeyse imkansızlaşan doğal koku maddelerini nerede ve kimden alabileceklerini bilen satın almacıların adeta dedektif gibi çalışmalarına borçludur. Bu tür parfümler adeta saf altın değeri görmektedir. Öyle ki bu tür parfümlerin reçeteleri şirketlerin en güvenli kasalarında saklanmaktadır.

Parfüm olgusunun ticari ve endüstri ürününe dönüşmesi sevindirici. Ancak doğal ve saf olanı reddetmeyen ve insanların, özünü barındıran kokulardan mahrum bırakılmadığı parfümleri yeğlerim. Ama tamamen deforme edilmemiş kokuları, hiç görülmedik yerlerden toplayıp burnumuza tutan ve bize dünyada cenneti yaşatanlara minnet duyuyorum.  

YAZAN: Batuhan CEYLAN

4 yorum:

  1. Acaba 2013 Fifi Awards ne zaman sonuçlanacak

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne zaman sonuçlanacağını bilemiyorum ama pek güvenim yok FIFI ödüllerine. Başka işler dönüyor bence o ödül işlerinde.

      Sil
  2. İlk parfüm üreticisi M.Ö. 2. bin yılda yaşamış olan Tapputi adlı Babilli bir kadın kimyacıdır. Yaklaşık 4 bin yıl önceden kalan başka
    bir parfüm atölyesi ve damıtma cihazları 2005’te Kıbrıs’ın
    kuzeyindeki Pyrgos kasabasında bulunmuş

    YanıtlaSil
  3. Aslında dediğiniz çok doğru . Fakat Tapputi'nin kayıtları tam da belli olmayan yazılı kaynaklar ile belirtildiği için bu yazımda bahsetmek istemedim . Fakat ben de bir parfümsever aşığı olarak , Tapputi ' ye saygınlık duymaktayım. Bahsetmeyi çok istemiştim fakat anlattığım nedenlerden dolayı , Tapputi ' ye yer veremedim .

    YanıtlaSil